8 Şubat 2013 Cuma

Delirmedim

Bazen bana öyle geliyor ki kalbim, beynim, gözlerim, burnum, kulaklarım, parmaklarım bana oyun oynamak için anlaşmışlar. 

Beynim söz vermiş sanki kalbime, "Bu aralar susuyorum, benim de kısa bir tatile ihtiyacım vardı zaten. Ne istersen yapabilirsin. Tüm kararları sen al. Karışmayacağım, karıştırmayacağım. Hatta ben sinirleri de alıp gideyim, sinirlenemesin daha iyi olur." Kalbim bu rahatlığı çok sevmiş olacak ki arada vücudumda gezintiye çıkıyor. Çok değil 1-2 saat önce beynimin oralarda attığını hissettim.

Ya parmaklarımın kulaklarıma söylediklerine ne demeli? "Sen hiç merak etme. Müzik dinlemek istediği an zaten Youtube'a ya da Fizy'e giriyor. Ben istediğini yazmasını engelleyeceğim, hep aynı şarkıları dinlesin, dinlesin ki beyninin yokluğunu farketmesin, uyuşsun."

Burnum desen çoktan özgürlüğünü ilan etmiş durumda. "İster kahve kokla ister parfüm. Ben istemediğim sürece gitmeyecek bu koku. Bence boşuna yorma kendini. Belki tadını çıkarmaya bakmalısın." Tamam, pes ettim zaten. Tadını çıkarma konusuna gelecek olursak pek başaramıyorum sanırım.

O gözlerin duvara sürekli boş boş bakmasına değinmek bile istemiyorum. Ölürken değil miydi yaşanan her şeyin gözlerin önünden geçmesi olayı? Neden her gün sil baştan yaşıyorum öyleyse? 

En komiği de "onu anmayın, söylemeyin, hayır bu konuyu konuşamayız, hayır oraya gidemeyiz, işte tam şurasıydı" cümleleri arkasından gelen "kızlaaar" narası ve üzülmüş surat. 

Kısacası kendimi anlayamıyorum.

Bu arada organlarımı konuşturmuş olabilirim ama delirmedim.

Parmaklarım yine oyun oynadı.


6 Şubat 2013 Çarşamba

Neler Öğrendim?

Sanki her sabah güneş yeni bir şeyler öğrenmemiz için doğuyor. Yapamam dediklerimizi yapıyor, diyemem dediklerimizi diyor, sevemem dediklerimizi seviyor, unutamam dediklerimizi de hiç dememişçesine unutuyoruz. Çok uzun bir süre sonra değil, güneş birkaç kez daha doğup battıktan sonra ya gülümsüyor ya da okkalı bir küfür savurup yolumuza devam ediyoruz. Yolumuza devam ediyoruz...

Peki, güneş doğdu ve battı. Ben neler öğrendim?

Mutluluğun bir pamuk ipliğine bağlanmış olduğunu,
Mutsuzluktan korkmadığımı,
Hayatın uzun süredir benden hıncını almak için hazır beklediğini,
"Ben biliyordum, hissetmiştim" diyememenin insanı daha fazla üzdüğünü, 
Üzülmekten de korkmadığımı,
İyiliğin nasıl olacağını herkesin bildiğini ama kötülük hakkında kimsenin en ufak bir fikrinin bile olmadığını,
Mutsuzluğun bulaşıcılığını,
Mutluluğun nazlılığını,
Müziklerin üzdüğünü,
Orhan Pamuk'un gri değil mavi olduğunu,
Hayalini kurduğun geleceğin 5 dakikada üzerini karalayabildiğini,
Hayatta hiçbir zaman hiçbir güçlü kadının duş sonrası kendine gelip yenilenemediğini,
Sinirin, stresin saldırganlığını,
Acı eşiğimin 5 yıl öncesine göre yükseldiğini,
Kedilerin bakışlardan anladığını,
Yürümenin ve yemek yapmanın terapistliğini,
Kimi zaman alışverişin bile yetersiz olduğunu,
Ne olursa olsun hayal kurmaya devam ettiğini,
Ve bazen duaların bile kabul olmadığını...

Yeni bir günün bana ne öğreteceğini ise hiç mi hiç merak etmiyorum.