25 Şubat 2014 Salı

13 Gece 14 Gün İtalya!

10 Şubat sabahı alarmla beraber ilk kez sızlanmadan kalkıyorum. Kapının önünde duran bavulumu ve sırt çantamı görüp hızlıca hazırlanmaya başlıyorum. 12.40 uçağı ile Milano bizi bekliyor. İstanbul trafiği hiç olmadığı kadar sevimli, parayı bozmama konusunda problem çıkaran taksici bile sinirimi bozamıyor. 5 aydır her adımı heyecanla planlanan tatilimiz nihayet gerçekleşiyor. Uçağa bindiğimizde içimden derin bir ohh çekiyorum.

Yağmurlu ve soğuk Milano karşılıyor bizi, tahmin etmiş olmamıza rağmen "keşke yağmasaydı" diyoruz ama yapacak bir şey yok. Hiçbir şey moralimi bozamaz artık, İtalya'dayım! Havaalanı Milano merkeze biraz uzak, kişibaşı 5 € olan otobüse binip gidiyoruz. İlk günün acemiliği diyelim gidip 3,5 € karşılığında harita alıyoruz. Harita o kadar büyük ki elbette kalacağımız yeri bulamıyoruz. Turist Bilgilendirme ofisine gidip soruyoruz ve tam da işimize yarayacak haritayı onlar zaten elimize tutuşturuyor. Rezervasyon yaptırdığımız otele metroyla ulaşmamız gerekiyor, 24 saat sınırsız kullanabileceğimiz metro bileti 4,5 €. Milano treni o kadar güzel tasarlanmış ve renklerle ayrılmış ki kısa sürede her yere nasıl ulaşacağımızı çözüyoruz.

Sanırım 15 günlük tatilimiz boyunca en ucuza kaldığımız yer Milano'da. 2 kişi sadece ve sadece 28 € ödedik :) B&B Di Nuova Vista, Udine metro durağına çok yakın. Uzakdoğulu bir aile işletiyor. Tatilimiz boyunca tek dikkat ettiğimiz şey kaldığımız yerlerin sadece temiz olmasıydı. Lüks ve şık odalar arayışında olmadığımız için de karşılaştığımız manzara bizi mutsuz etmedi. 2 yatak ve 1 dolap :) İnterneti son derece iyiydi. Bavulları bırakıp hemen dışarı çıktık, Milano'nun gösterişli sokaklarında biraz üşüyerek biraz da ıslanarak gezdik. Henüz ilk gün olduğu için miydi ya da çok mu karnım acıkmıştı bilmiyorum ama sanırım en lezzetli pizzayı Milano'da yedim. 2 pizza ve 1 litrelik suya 28 € ödedik. Bol bol fotoğraf çekip dolaştıktan sonra otele geri dönüyoruz. 

Kesinlikle abartmıyorum saat 7 buçukta mutfaktan gelen kahve kokusuna uyanıyoruz. Kruvasanlarımızı yiyip kahvelerimizi içtikten sonra hemen çıkıyoruz. İstikamet Venedik!

İtalya'ya gitmeden önce o kadar çok insandan pahalı olduğunu duydum ki gördüğüm etiketler karşısında hayretler içindeyim. İtalya çok ucuz! Venedik'e gitmeyi düşünenlere tek tavsiyem tren istasyonuna yakın bir otelde konaklamaları. Gittiğiniz bir yeri yeniden bulmak neredeyse imkansız! Biz bu konuda şanslı çıktık, Hotel Adua tren istasyonuna o kadar yakın ki, oteli bulacağız derken kaybolmadık. Kaldığımız yerler içinden benim en fazla sevdiklerim arasında. Tek kötü yanı ise wi-fi olmayışı. Zaten Venedik'in ara sokaklarında öyle çok dolaşıyor, yürüyoruz ki saat 20'de uyuyakalıyoruz. 

Ertesi gün tren ile Verona'ya geçiyoruz ama kalmayacağız. Verona'ya bayıldım! Bir şehirde her şey nasıl bu kadar düzenli olur hala aklım almıyor. Sokaklarında tek bir ses yok, caddeye adımınızı attığınız an tüm arabalar durup size yol veriyor, tüm sokaklar kolejden çıkmış 16 -17 yaşlarında genç dolu. Burayı üzülerek yazıyorum ki neredeyse hepsi sigara içiyor :( Uzun süre Verona'da mı yaşamak isterim yoksa Salerno ya da Floransa'da mı karar veremiyorum. Hala da karar vermiş sayılmam. Sanırım Verona bu tarz gezilerde İtalya'nın atlanan şehri. Aman siz sakın böyle bir hata yapmayın, mutlaka görün.

Tarihin ve modanın el ele verip büyüleyen şehri Floransa'ya geliyoruz. 2 gece Hotel Etruşka, 1 gece de Hotel Aline'de kalıyoruz. Buraya ne yazarsam yazayım Floransa'yı anlatamam gibi geliyor. Gündüz başka, akşam bambaşka bir havaya sahip Floransa. Lezzetli yemekler yiyor, alışveriş yapıyor, üniversitenin önünde özgürce oturuyoruz. Zaten gezdiğimiz her sokak bir açık hava müzesi olduğu için kültürel zenginliğinden hiç bahsetmiyorum bile. Floransa'da kaldığımız bir gün Pisa'yı görmeye gidiyoruz. Hep Pisa'dan başka görülecek bir şey olmadığını söylerlerdi doğruymuş ama Pisa çok güzel! Pisa manzaralı olmasına rağmen yemekler de çok ucuz.

Merhaba Napoli, merhaba karışıklık! Eminim ki seveni çoktur ama ben Napoli'den çok korktum. Booking'den rezervasyon yaptığımız B&B Hotel'e gidiyoruz fakat kimse kapıyı açmıyor. Mecburen başka bir otele gitmek zorunda kaldık ve tercihimiz hemen merkezde olan Covour Hotel oldu. Odaya çıktığımızda mükemmel bir teras ve kusursuz bir Napoli manzarası bizi karşılıyor. 60 € verdik ama değdi. Napoli yukardan çok güzel ama aşağı inince bambaşka :) Napoli'de 1 geceden daha fazla kalmak istemiyoruz ve ertesi gün hemen Salerno'ya geçiyoruz.

Ufacık bir sahil kasabası. İnsanlar spor yapıyor, bisiklete biniyor, gülümsüyor. Salerno insanı çok sıcakkanlı. Kendimizi oraya ait hissediyoruz. 1 gece kalacakken birden karar değiştirip 2 gece orada kalıyoruz. Virajlı ve tehlikeli bir yolculuk sonunda günübirlik Amalfi'ye gidiyoruz. Minik renkli evlerine herhangi bir yaz tatilinde yeniden ziyaret etme sözü veriyorum içimden, bunu hak ediyor. Dönüş zamanı yaklaştıkça enerjim düşüyor ve son durak Roma'dayız.

Son durak olduğunu bilmenin hüznü sebebiyle mi bilmiyorum ama Roma'ya alışamadım :) Elbette her insan gibi Vatikan karşısında elim ayağım birbirine dolaştı, içinin büyüklüğü karşısında küçük dilimi yuttum; Aşk Çeşmesi'nden aşk diledim, para attım. Roma'da kafanızı nereye çevirirseniz çevirin bir "wow" hak eden yapı görüyorsunuz. Ee dile kolay Roma! 

Uzun lafın kısası aylarca üzerinde hayal kurduğum İtalya tatilimin sonuna geldik. İstanbul zaten tahammül edilmesi çok ama çok zor bir şehirdi fakat artık her şey daha zor. İnsanların dünyanın herhangi bir yerinde sadece kahve ve kruvasanla mutlu olduğunu gördükten sonra, ayakkabı kutularına milyonlar saklayan insanların bulunduğu ülkeme dönmek çok ağır geldi. Bir yerlerde hayat o kadar düzenli ve güzel ki, bu kaos hepimizi yiyip bitiriyor farkında değiliz. 




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder